UZAKTAN ÖĞRENME VE CONNECTIVISM (BAĞLANTICILIK) KURAMI

Bilginin hıza arttığı ve mevcut bilgilerin yarılanma ömürlerinin gittikçe kısaldığı günümüz dünyasında eğitime dair birçok alanda hızlı değişimleri gerçekleştiğine şahit olmaktayız. Pandemi süreci ile hiç alışık olmadığımız bir şekilde uzaktan eğitim, online eğitim, senkron ve asenkron dersler gibi kavramları sıkça duymaya başladık. Aslında uzaktan eğitimin tarihi 17 yy. sonlarına denk uzanmaktadır. Dünyada posta sisteminin gelişmesi ile mektup yolu ile uzaktan eğitim çalışmaları yapılmaya çalışılmıştır. Uzaktan eğitim, kökleri günümüzden yaklaşık üç asır öncesine kadar uzanan disiplinler arası bir alandır. Dünyada ilk uzaktan eğitim uygulaması yapıldıktan yaklaşık iki asır sonra Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş ve uzaktan eğitim düşüncesi zaman içerisinde ülkemizde de gündeme gelmiştir (Bozkurt, A. 2017).

Uzaktan eğitimin gelişmesi teknolojik araçların gelişimi ile doğru orantılı bir süreç izlemektedir. Birinci Evre olarak adlandırılan ve 1700’lü yılların başında dünyada mektup gönderimi şeklinde başlayan süreç, 1900’lü yılların başında radyo ve TV gibi teknolojilerin hayata geçmesi ile ikinci bir evreye geçmiş ve 1980’li yıllarda telekonferanslar ile tamamlanmıştır. 1990‘lı yıllarda internet ve web teknolojilerin insanlığın hizmetine sunulması ile üçüncü evreye geçilmiştir.

Şekil 1. Uzaktan eğitimin küresel bağlamda dönem ve evreleri (Bozkurt, 2016).
Şekil 1. Uzaktan eğitimin küresel bağlamda dönem ve evreleri (Bozkurt, 2016).

Türkiye’ de Cumhuriyetin ilanı ile kavramsal olarak tartışılmaya başlayan bu kavramlar 60’lı yıllara kadar hayata geçirilmemiştir. 1970’li yıllarda bazı çalışmalar yapılmaya başlanmış ve bu çalışmalar 1980 yılından itibaren artmaya başlamıştır. Bu tarihte Anadolu üniversitesi açık öğretim fakültesinin açıklaması ile yüksek öğretim düzeyinde çalışmalar başlamış ve 90 yıllar itibari ile ilk, orta ve lise ve üniversite düzeylerinde uzaktan eğitim bir sistem halini almıştır.  Merak edenler Yılmaz Büyükerşen Hocanın “Türkiye için Açıköğretim Modeli Projesi” inceleyip nasıl bir serüven yaşadığını araştırabilirler.

Ağ toplumu kuramı, Castells (2004) tarafından ortaya atılan ve yeni dünya düzenini ağların şekillendirdiğini ifade eden bir yaklaşımdır. Connectivism (Bağlantıcılık), dijital çağın öğrenme kuramı olarak (Siemens, 2004) ağlar üzerinde öğrenmeyi açıklayan bir kuramdır (Downes, 2011). Bağlantıcılığa göre bilgi ağlar üzerinde dağıtıktır ve öğrenme ağları oluşturabilme ve ağlar arasında gezinebilme becerisiyle ilgilidir (Downes, 2012). Öğrenme, bireyin ağlar ve ağlar üzerinde yer alan bilgi kaynaklarıyla etkileşimi sonucu oluşur.

Siemens, G. (2004) Davranışçı, bilişselci ve yapılandırmacı kuramlar öğretim ortamlarının yaratılmasında en sık kullanılan üç geniş öğrenme teorisidir. Ancak bu teoriler, öğrenmenin teknolojiden etkilenmediği bir zamanda geliştirildi. Şeklinde eleştirel bir yaklaşım ile bilginin hızla arttığı günümüzde öğrenme üzerine yeni bir kuramın gerekliliğini ifade etmektedir. Siemens bundan kırk yıl önce bilginin yarılanma ömrünün on yıllar ile ölçüldüğünü ama günümüzde bu yarılanma süresinin artık aylara indirgendiğini söylemektedir. Dünyada son on yılda üretilen bilgi bu zamana kadar üretilen bilginin yarısına denk gelmektedir. Belki şu an bile bu vermiş olduğum bilgi eskidi ve yerini yeni veriler aldı bile.

Bağlantıcılık, kaos, ağ ve karmaşıklık ve kendi kendine organizasyon teorileri tarafından keşfedilen ilkelerin bütünleşmesidir. Öğrenme, temel unsurların değiştiği belirsiz ortamlarda meydana gelen bir süreçtir- tamamen bireyin kontrolü altında değil. Öğrenme (eyleme geçirilebilir bilgi olarak tanımlanır) kendimizin dışında (bir organizasyon veya veri tabanı içinde) yer alabilir, özel bilgi setlerini birbirine bağlamaya odaklanır ve daha fazlasını öğrenmemizi sağlayan bağlantılar mevcut bilme durumumuzdan daha önemlidir. Özetle Siemens ağları günümüzde ham petrol taşıyan borulara benzetmektedir. Siemens “boru, içinde akandan daha değerlidir” demiştir. Özetle öğrenme, ağların içerisinde elde edilen bilgilerden daha kıymetlidir denilebilir. Ağların içerisinde örenmeyi öğrenmiş bireyler gelecekte daha çok proaktif olacaklarını söylemek yanlış olmayacaktır.

Peki büyük soru şu; bu kuram çerçevesinde okul ve öğretmenin rolü ne olacak? Şu an için bu kuramı ortaya atanlar dahil olmak üzere kimse net bir cevap veremiyor. Bu noktada benim ön görüm “Düğüm” kelimesi ışığında bu soruların cevaplarını aramamız gerekecek. Bağlantıcılık kuramında her ağ bir düğüm ile birbirine bağlanıyor. Eğer bu düğümler bireyler için faydalı ise ağlar bu düğümler etrafında öbekleşmeye başlıyor.

Kaynak: http://www.tracyparish.ca/2011/02/thoughts-on-connectivism-as-a-learning-theory-cck11.html

Kaynak: http://www.tracyparish.ca/2011/02/thoughts-on-connectivism-as-a-learning-theory-cck11.html

Yukarıdaki görsel Linkedin üzerinden yayınlanan bir kurs ve bu kurs sürecinde bireylerin kurdukları ağları görebilirsiniz. Bu süreçte Trecy bir düğüm oluşturmuş ve çeşitli öğrenmeler için kişi veya gruplar ondan faydalanmışlardır. İşte bu nokta da okullarımız bilgiyi üreten ürettikleri kaliteli bilgiler veya ortaya koydukları deneyimleri ile tercih edilen ve ağlarda sıkça bağlanılan “düğümler” olmak zorunda.

Öğretmenler bu düğümlerin oluşumunda kilit bireyler olacaktır. Faydalı bilgilerin toplandığı ve bu bilgiler ile yeni deneyimler elde eden öğretmenler düğümlerin gelişmesinde ve yaygınlaşmasında kilit role sahip olacaklardır. Ayrıca öğrenenler için ihtiyaç duyulan düğümleri keşfedip, öğrencilerini güvenli ağlar aracılığı ile bu düğümlere yönlendirme yapmaları beklenecektir. İlerlemeci felsefe ışığında ortaya atılan yapılandırmacı yaklaşımda da öğretmenlerin bilgiyi aktaran değil bilgiye erişmede rehberlik eden öğrencileri yönlendiren kişiler olması beklenmektedir. Bu rol Connectivism ile “ağ montörleri” şeklinde bir role de evrilecektir. Hangi yaklaşım, kuram, felsefe olursa olsun öğretmenlerin öğrenme sürecindeki rolleri değişecek ama hiçbir zaman değersiz kalmayacaktır.

Kaynakca

  1. Bozkurt, A. (2017). Türkiye’de uzaktan eğitimin dünü, bugünü ve yarını. Açıköğretim Uygulamaları ve Araştırmaları Dergisi3(2), 85-124.
  2. Bozkurt, A. (2016). Bağlantıcı kitlesel açık çevrimiçi derslerde etkileşim örüntüleri ve öğreten-öğrenen rollerinin belirlenmesi. Doktora Tezi. Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uzaktan Eğitim Anabilim Dalı. Eskişehir.
  1. Downes, S. (2020). Bağlantıcılıkta Son Çalışmalar. Avrupa Açık, Uzaktan ve E-Öğrenme Dergisi, 22 (2), 113-132.
  2. Downes, S. (2012). Connectivism and connective knowledge: Essays on meaning and learning networks.
  3. Siemens, G. (2004). Connectivism: A learning theory for the digital age.

http://www.itdl.org/Journal/Jan_05/article01.htm (Erişim tarihi: 6.11.2020)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.