Korona Virüs ve Değerlerimiz

Çin’deki bir hayvan pazarınndan kısa sürede tüm dünyaya yayılan COVİD-19 İsimli virüsün neden olduğu korona pandemisi aslında bizlere birçok şeyi sorgulattı. Dünya devi dediğimiz, ülkelerin maske bulmak adına bir birlerinin yardım malzemelerine el koyduklarını gördük, ve yine anladık ki teknolojiyi ne kadar geliştirirsek geliştirelim sağlık olmadığı müddetçe hiçbir şeyin değerinin olmadığını anladık. Atalarımız boşuna mı demiş “her şeyin başı sağlıktır” diye..

Atalarımız demişken korona salgını ile 65 yaş üstünün sokağa çıkma yasağı ile bir nevi koruma altına alındığına şahit olduk, bazı gençler bu durumu yanlış anlayarak sanki onlar virüs yayan kişilermiş gibi davranarak onları rencide ettiler. Ama sonraları onlara da sokağa çıkma yasağı getirilince sanırım EMPATİ kurdular ve aslında büyüklere karşı saygının, onların birer değer olduğunun bilincine vardılar. Aslında korona insan oğluna değerlerine sahip çık mesajını en etkili bir şekilde verdi diye düşünüyorum.

Doğa sevgisi, insana sevgisi, hayvan sevgisi, empati kurmak, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, hasta olanlara hoşgörü, sorumluluk, adil olma, cesaret liderlik, vatanseverlik, temizlik, aile birliğine önem, şefkat, merhamet, paylaşımcı olmak ve fedakarlık ve daha bir çok değeri bu süreçte sanki yaşadık. Aslında okullarımızda değerler eğitimi köşeleri, değerler eğitimi panoları ile vermeye çalıştığımız bir eğitimi bize küçücük gözle görülemeyen, konak hücre dışında canlı olarak bile kabul edilmeyen bir yapının öğretmiş olması son derece manidar geliyor bana.

İnsanların evde kalması ve birçok fabrikanın üretimini durdurması ile dünya genelinde karbon salınımının azaldığı, hava kirliliği parametrelerinin olumlu yönde değiştiğini duyuyoruz okuyoruz. Doğa bize görülmeyen bir yapı ile mesajlar verdi, vermeye de devam ediyor. Eğer insan oğlu yüz yıllardır beni çok yıprattın, beni çok zorladın, dayanıyorum ama artık sabrım kalmıyor diyerek kendinden bizleri mahrum bıraktı, Büyüklerimizi ellerini öpmekten, küçüklerin yanaklarını sıkmaktan, özel günlerde sarılmaktan, sevdiklerimizle kucaklaşmaktan mahrum ederek, DEĞERİNİZİ bilin mesajı verdi. Yine sosyal mesafeyi koruyun ama mesafe uzak olsa da gönüllerinizi bir edin dedi, Sevdiklerimizle, ailemizle ne kadar çok zaman geçirmeye başladık , onlara yeri geldi fedakarlık yaptık, yirmi dört saat aynı ortamda bulunarak yeri geldi hoşgörülü davrandık, Evlerimizi ellerimizi aşırı da olsa daha da çok temizlemeye başladık, ev içerisinde daha çok sorumluluk aldık, yardımlaştık.

Erkekler evde yaptıkları hamur işlerini sosyal medyada paylaşmaktan çekinmeyerek bir cesaret örneği sergilediler 🙂 daha paylaşımcı olduk, hasta olanlarla üzüldük, ölenlere dua ettik, iyileşenler için sevindik. Evde çocuklarımız ile vakit geçirirken unutulmaya yüz tutmuş oyunları yeniden hatırladık ve kültürel değerlerimize sahip çıktık. Misafirperver olamadık ama online ortamların da aslında ne kadar etkili kullanılabileceğini öğrendik. En gencinden en yaşlısına teknolojiyi kullanabilme becerisinin önemini farkettik. 23 Nisan gecesi ellerimizde bayraklarımız ile balkonlara koştuk, vatan sevgimizi haykıra haykıra belli ettik. Tüm bunları yaparken kimse bize bu değer başlıklarını okumadı, anlatmadı, içimizden geldiğince yaşadık, yaptık. Değerler içimizde, çünkü insan Erdem fıtratı üzerine dünyaya geliyor, erdemli insan olmak için değerlerine sahip bireyler olmalıyız. Aslında korona vürüs bizlere erdem’ in ne olduğunu ve erdemin değerden daha üst bir biliş olduğunu gösterdi. En büyük erdemlerden bir tanesi cesaret; bu süreçte sağlık çalışanlarımızın, güvenlik güçlerimizin, eğitimcilerin ne kadar erdemli olduğunu yaptıkları cesurca işlerde gördük. Cesaretin aslında korkmadan bir şey yapmak değil de korktuğu halde insanı var etmek için yapılanlar olduğunu bizlere gösterdikleri için onlara tekrar teşekkür etmek istiyorum.

Birçok uzmanın da söylediği üzere, artık çok şey değişecek, bu değişimi daha erdemli ve değerlerini özümsemiş bireyler olarak önce kendimizin başlatması gerekiyor. Değişen ve gelişen insani değerler ile dünya daha da yaşanılası bir yer olacak eminim. Bu süreçte, yeni şehir yapılanmaları, daha az kalabalık şehirler, yatay mimari, köy hayatına dönüş, evde çalışma, uzaktan öğrenme ve öğretme, daha farklı sağlık sistemi yapılanması, daha dijital bir yaşam ve daha bir çok şey hayatımızdaki değişimlerin habercisi olacak gibi. Değişimin olması kaçınılmaz, bu değişimin bizim kültürümüzle yoğrulup, mayalanması yeni dünya düzeninde söz sahibi olmamızın en önemli anahtarlarından birisi olacaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.